azar : İvet KOHEN, Uzman Psikolojik Danışman
Bilindiği gibi günümüzde hemen hemen tüm çocukların ve ailelerin zamanlarının önemli bir bölümü televizyon karşısında geçmektedir. Evlerde, mutfak da dahil olmak üzere her odada bir televizyon bulunmakta ve herkes başka bir odada istediği programı izlemektedir. Başka şeylerle meşgul olunsa dahi televizyon sürekli açık tutulmaktadır.
Kumandanın kimin elinde duracağı, seyredilecek programa kimin karar vereceği evlerde önemli bir tartışma konusu haline gelmiştir. Anne babalarla konuşulduğunda en fazla yakınılan konulardan biri çocuklarının çok fazla televizyon izliyor olmalarıdır. Birçok anne baba, “İzin versem çocuklarım bütün gün televizyon seyreder. Kapatma vakti geldiğini onlara söylediğimde öfkeleniyorlar” demektedir.
Özellikle masa başında oturup yapılan çalışmaya odaklanmakta, başladığı işi bitirip, zamanını verimli kullanmada ya da sofrada oturup yemek bitene kadar sandalyede kalmakta sıkıntı yaşayan hareketli ve dikkati kısa süreli olan çocukların çok uzun süre televizyon izliyor olmaları anne babaları şaşırtmaktadır. En sık sorulan soru “saatlerce televizyon izleyebiliyor, dikkati bu kadar kısa süreliyken bunu nasıl yapabiliyor?” sorusudur. Bu sorunun yanıtı televizyonun kendine özgü yapısında yer almaktadır.
Televizyondaki en monoton programlarda bile, bir görüntünün ekranda kalma süresi 3 saniyedir. Reklam, magazin ya da çocuk programlarında bu süre daha da kısadır. Bebeklerin televizyon karşısında özellikle reklamları durup dikkatle izlediklerini hepimiz gözlemlemişizdir. Bu nedenle televizyon izlerken gereken dikkat süresi zaten en fazla 3 saniyedir. İzlenen şey her 3 saniyede bir değiştiği için, televizyon izlemek uzun süre zihinsel çaba ve dikkat gerektiren bir etkinlik değildir. Televizyon seyretmek pasif bir etkinliktir. Sınırlar çizilmediğinde ve aynı zamanda daha aktif etkinlikler geliştirilmediğinde bağımlılık yaratabilir. Oysa okumak, çalışmak ve sınıfta ders dinlemek uzun süreli konsantrasyon gerektirir.
Uzun süre televizyon izlemenin zararları
Algılama biçimleri, algıladıklarını benimseme hızları, hayata geçirme istekleri, yaratıcılıkları ve engin hayal güçleri; bunların yanı sıra geleceğin yetişkinleri olmaları açısından bakıldığında televizyonun çocuk üzerindeki etkileri büyük önem taşımaktadır. Televizyon başında geçirilen uzun süre,
- Aile içi sosyal izolasyona,
- Çocuğun anne babadan görmesi gereken ilgi ve sevginin azalmasına,
- Anne baba ile ilişkilerin bozulmasına,
- Sorumlulukların yerine getirilmesinde aksaklıklara,
- Dikkat süresinde kısalmaya,
- Dil gelişimi ve kullanımında sorunlara,
- Düşünme becerisinde gerilemeye,
- Şiddet eğilimine,
- Korkuların artmasına,
- Tüketimin körüklenmesine ve
- Sosyalleşmenin engellenmesine, bireyselliğin pekişmesine neden olmaktadır.
GÖSTERİ ÇAĞI
Bilindiği gibi yazılı kültür, düşünmeyi, yorumlamayı ve sorgulamayı sağlar insanlara. Oysa televizyonun yaygınlaşmasıyla birlikte bir “gösteri” çağı başlamış, bu eğlence ve gösteri çağının başlamasıyla birlikte insanlar sadece gösterilenleri almakla yetinir olmuşlardır. Artık bırakın yorumlamayı, düşünmek bile en son başvurulan çaba olmaya başlamıştır. Kırk yılda bir televizyonda düşünmeye iten bir program olsa bile insanlar “bütün gün yoruluyoruz zaten” diyerek eğlenceyi ve gösteriyi tercih etmektedirler. Yetişkinlerin bile televizyon tutsağı oldukları ve çoğu kez etkilendikleri bir ortamda çocukların bundan soyutlanamayacağı ortadadır. Kaldı ki yarının yetişkin bireyleri olacak olan çocukların algılama ve bilinç düzeyi düşünüldüğünde durumun daha da vahim olduğu görülmektedir.
Televizyon tek yönlü bir toplumsallaştırma aracıdır, çünkü çocuk televizyona soru soramamakta, açıklama isteyememekte ve itiraz edememektedir. Çocuk televizyona maruz kalmaktadır, çünkü etkileşim tek yönlü bir biçimde gerçekleşmekte, sadece televizyondan çocuğa doğru olmaktadır. Çocuklar televizyon önünde duygusal olarak hissetmektedirler, fakat kanıt aramamaktadırlar ve çok defa da düşünmemektedirler. Tüm bu genel durum, çocuğun televizyon yayınlarını kolayca emmesini ve içine çekmesini kolaylaştırmaktadır. Televizyon uyutmaktadır. Televizyon eğlendirmekte ve doyurmaktadır.
Ayrıca çocuğun aşırı bir biçimde televizyon izlemesi, onu okumaktan, sinema ve tiyatroya gitmekten, hatta çoğu kez oyun oynamaktan bile yoksun bırakmaktadır. Çocuğun sosyal ilişkileri zayıflamakta ve içe kapalı bir hale gelebilmektedir. Öyle ki, çoğu kez yemek yemek için bile anne babasının yanına gitmemekte ve yemeği tepsi içinde sunularak televizyonu izlerken yemesi sağlanmaktadır.
Dikkat problemleri okul çağındaki çocuklar arasında gittikçe daha yaygın olarak görülmektedir. Yapılan araştırmalarda fazla televizyon izlemenin çocukların dikkat sürelerini kısalttığı gösterilmiştir. Televizyon izlenirken programların sık sık reklamlarla kesilmesi, dikkatin sürekliliğinin yitirilmesine yol açmakta, yoğunlaşma kapasitelerinin bozulmasına neden olmaktadır. Oysa çocukların televizyon izleme süreleri sınırlandırıldığında dikkat sürelerinin arttığı gözlenmiştir.
Her 3-5 saniyede bir değişen, sürekli hareket ve canlılık içeren televizyon programlarını çok fazla izleyen çocuklar gerçek dünyalarının da aynı şekilde olmasını beklemektedirler. Zamanlarının çoğunu televizyon başında geçiren çocuklar için, ev ve sınıf ortamı fazla durağan ve sıkıcı gelmeye başlamaktadır.
Televizyon dışında kendi kendini oyalamakta, oyun kurup oynamakta ya da kaliteli ve keyifli zaman geçirmekte zorlanan çocukların sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Çocuklarımızın televizyonda seyrettikleri bir dizinin tekrarını yeniden izledikleri, aynı çizgi film cd’lerini defalarca seyrettikleri bilinmektedir. Unutulmamalıdır ki, seyredilen çizgi filmin öğretici bir niteliği olmadığı sürece tekrar tekrar izlenmesinin çocuğa kazandıracağı hiçbir şey yoktur.
TELEVİZYON VE ŞİDDET
Medya-çocuk ilişkisinde üzerinde en fazla durulan, araştırma yapılan konu şiddettir. Araştırmalar, televizyonun tek başına şiddete yöneltmediğini, ancak özendirdiğini ve arttırdığını göstermiştir. Şiddet ögesinin yer aldığı görüntüler, salt çocuk ya da yetişkin değil, tüm yaş gruplarına yönelik programlarda yer almaktadır. Şiddet, haberlerden filmlere, dizilerden çizgi filmlere dek her yerde, her an hayatın bir parçası olarak sunulmaktadır. Bu da şiddetin sıradanlaştırılması gibi çok tehlikeli bir olguyu beraberinde getirmektedir.
Burada önemli iki noktanın altını çizmek gerekmektedir. Yetişkinlere dönük programlardaki şiddet görüntüleri ve çocuk programları, özellikle çizgi filmlerdeki şiddet görüntüleri. Bunu ayırmanın iki nedeni vardır. Birincisi, çocukların yetişkinlerin televizyon izlediği saatlerde televizyon izleyip izlememeleri gibi bir sorun vardır. Bilindiği gibi, ailelerin pek çoğunda çocuklar, belli bir saate kadar anne babayla birlikte televizyon izlemektedir. En azından haberlerde aile birliktedir. Televizyon konusunda duyarlı ve dikkatli davranarak çocuklarına belli saatlerde kısıtlamalar getiren aileler de, ne yazık ki çocuklarını çizgi filmlerden koruyamamaktadır.
Yani bir yerden kaçarken diğer tarafa yakalanmaktadırlar.
Bazı çizgi filmlerde karakterler onca şiddetten sonra ayağa kalkabilmektedir. Yani orada uygulanan şiddetin zarar vermediği gibi bir algılama da söz konusu olabilmektedir. Ayrıca filmlerde sevilen karakterler karşılarındaki kişilere şiddet uyguladıklarında çocuklar tarafından coşku ve heyecanla izlenmekte ve kahramanın yenmesi yönünde tezahürat yapılmaktadır. Televizyon çağından önce, ana okullarındaki çocukların yapmış oldukları resimler daha çocuksu ve barışçıl iken, günümüzde yok edici robotlarla dondurulmuş şiddet içeriklidir.
Ancak tek başına televizyondaki şiddet görüntülerinin çocukları şiddete yönelttiğini söylemek elbette yanlış olacaktır. Araştırmalara göre, çocuğun şiddete başvurması, çocuğun bulunduğu aile ortamı, çevre ve eğitime paralel olarak değişim göstermektedir. Örneğin sevgi ve huzur dolu bir ailede bulunan ve iyi bir eğitim alan bir çocukla, aile içinde şiddete maruz kalan ya da ailede ve çevresinde şiddete tanık olan ve iyi bir eğitim olanağına sahip olamayan çocuklar ve hele sokaklarda her türlü şiddetin içinde yaşayan çocuklar yan yana konduğunda ne demek istendiği daha iyi anlaşılacaktır. Belki de deyim yerindeyse televizyondaki şiddet görüntüleri çocuğun şiddete başvurma nedenleri arasında ikincil ama önemli bir yer tutmaktadır.
TELEVİZYON VE DİL GELİŞİMİ
Bunların yanı sıra, bilindiği gibi televizyondaki programların bazıları, çizgi filmlerin ise neredeyse tümü dış kaynaklıdır. Yani bu ürünleri tüm dünya ülkeleri izlemektedir. Dolayısıyla çocuklar, kendi özkültür ürünleri ile değil, başka ülkelerde üretilen kahramanlar ve farklı değerlerin işlendiği programlarla büyümektedirler. Bu da çocukları kendi ulusal kültürümüze yabancılaştırmayı doğurmaktadır.
En önemli ifade ve iletişim aracı olarak kabul edilen televizyonun dil gelişimi üzerinde de oldukça olumsuz sonuçlara yol açtığı görülmektedir. Bu etkilenme iki biçimde olmaktadır. Birincisi kullanılan sözcük sayısının azlığı, ikincisi ise kendi ana dilinin yozlaşmaya başlamasına etkisi. Bu iki etmen, yabancı kaynaklı programların yanı sıra, yerli programlarda da sıkça rastladığımız anadilimizin yanlış, kötü, yabancı özentili ve kısır bir şekilde kullanılmasından ileri gelmektedir.
Ayrıca televizyon seyrederken çocuk, kendisini izlediği programlardaki kişilerin veya daha yoğun olarak filmlerdeki karakterlerin yerine koymaktadır. Çoğu kez hayran olduğu kahraman ya da karakter, büyüyünce olmak istediği kişidir. Böylece çocuk kendi kişisel bilinci, çalışması ya da yetenekleri ile değil, tamamen farklı etkilenmelerle büyüyünce “O” (o her neyse) olmak istemektedir. Bu bazen bir yarışma programı sunucusu, bazen filmdeki kötü adamları döven erkek karakter, bazen de güzelliği sayesinde zengin ve yakışıklı bir erkekle evlenen bir kadın karakter olabilmektedir. Bu örnekleri uzatmak mümkündür. Bunlar da, okuma, yorumlama ve yargılama yetilerinin bilinen nedenlerle gelişmemesinden kaynaklanmaktadır.
Yapılan paylaşım sohbetlerinde, anne-babaların televizyon programlarının içeriği ile ilgili isteklerini şöyle sıraladıkları görülmüştür:
- Televizyonda gösterilen vurdulu kırdılı şiddet içeren filmlerin ya da reality-showların yayından kaldırılması ya da geç saatlerde yayına konması.
- Özellikle haberlerde, şiddet içeren ve üzücü görüntülerin yer almaması ve defalarca, üstü bantlı olsa da gösterilmemesi.
- Çocuklara duygu ve davranışlarıyla örnek olabilecek çocuk oyuncu ya da oyuncuların rol aldığı yerli dizi filmlerin gösterilmesi.
- Çocuk dizileri ve çocuk programlarında argo sözcüklerin kullanılmaması.
- Yayımlanmadan önce çocuk programlarının içeriğinin bu konuda uzman kişiler tarafından denetlenmesi
- Programın devamı veya kaldırılması konusunda anne-babaların görüş ve isteklerinin dikkate alınması.
Çocuklara yönelik programlar hazırlanırken, program yapımcıları tarafından çocukların özellikleri dikkate alınmalı ve gelişimin en hızlı olduğu okul öncesi dönemde onların dış uyarılardan çok fazla etkilenebilecekleri düşünülmelidir.
Anne baba olarak bu konuda siz ne yapabilirsiniz?
Televizyonu nasıl kullandığınızı bir düşünün; Herşeyden önce siz televizyonu nasıl görüyorsunuz onu bir düşünün. Acaba kafanızı dinlemenizi sağlayan bir fırsat mı, kimi zaman bir çocuk bakıcısı, çocuğunuzun susmasını sağlayan bir araç mı? Eğer bu düşüncelerden uzaksanız çocuğunuza televizyon izleme konusunda yol gösterici olabilirsiniz.
Birlikte seyredin; Öncelikle çocuklarının televizyonda seyrettiklerinden haberdar olmak, zaman zaman onlarla birlikte oturup aynı programları seyretmek, izledikleri üzerine konuşmak, anlatarak ve paylaşarak doğru yorumlamalarını, fikirlerini tartışmalarını, problem çözmelerini, belli bir programı neden sevdikleri üzerine düşünmelerini, farkındalık kazanmalarını ve kendilerini ifade etmelerini sağlamak gerekir. (Örneğin eğer çocuklarınız televizyonda çok fazla şiddet olayı izliyorsa, saldırganlık duygularını boşaltmanın daha aktif yollarını bulmaları için onlara yardım etmeniz gerekmektedir.)
Televizyon seyretme süresini kısıtlayıp, alternatif faaliyetler önerin; Televizyon seyretme gibi pasif faaliyetler belirlenmiş sürelerle sınırlanmalı ve ev ortamına hakim olmasına izin verilmemelidir. Televizyon seyredilecek süreyi kısıtlı tutmamız, televizyona alternatif yapabileceği keyifli faaliyetlerin listesini beraber hazırlamamız, onunla hoşlanacağı etkinliklerde birlikte kaliteli zaman geçirmemiz, oyun oynamamız, aile içi ilişkilerin niteliği açısından da yararlı olacak, ilişkileri, karşılıklı duygu ve düşünce paylaşımlarını zenginleştirip, geliştirecektir. Günümüzde televizyonda seyredeceklerini kaçırmamak için ev dışı yapılan programlara katılmak istemeyen veya programını dizi saatlerine göre yapan, arkadaşları ile buluşmayı reddeden, gezmeye götürülmeye tepki veren, erken yatmaya direnç gösteren ve sabah okula giderken hazırlanmakta zorlanan çocuk sayısı az değildir.
Yemek zamanı televizyonu kapalı tutun; Günümüz şartlarında tüm ailenin bir araya gelebildiği ender zamanlardan biri olan yemek sofrası aile fertlerinin neşe içinde sohbet edecekleri, iletişim kuracakları mekanlar olmalıdır, televizyon karşısında yenen yemek bunu engellemektedir. Sadece yemek sırasında değil, oyun oynarken, masa başında bir etkinlik yaparken de televizyonu kapalı tutmak önem taşımaktadır. Böylece çocuğun yaptığından alınacak verim artacaktır.
Okumayı sevdirin; En önemlisi çocukların okuma alışkanlığını kazanması, düşünme, tartışma ve yargılama yetisine kavuşması için onlara model olmaktır. Bir hobi edinmesini sağlayın; Evde televizyona alternatif ilgi çekici ve eğlenceli yapmaktan hoşlandıkları etkinliklerin neler olabileceğini birlikte konuşup bulabilirsiniz. Çocuğunuzun keyif alacağı ve zamanını kaliteli ve verimli harcayacağı bir hobi edinmesini sağlamak, televizyona alternatif olacak çok önemli ve yararlı bir uğraştır.
Özel bir gününüz olsun; Ailede hiç kimsenin televizyon seyretmediği haftada bir gün oluşturmaya ve ailenin bu deneyimden ne öğrenebileceğini görmeye çalışın. Belki kat edilmesi gereken yol çok fazla. Ama istersek yapabiliriz… Çocuklarınızla televizyonun bağımlılık yaratan özellikleri konusunda konuşun ki, sizin neden endişelendiğinizi ve onların kullanımını kısıtlamak istediğinizi bilsinler.